Çocukluktaki aile ilişkilerinin genç yetişkinlerin romantik yakınlık derecesini belirlediğini biliyor musunuz?
Rastgele aşık olunmaz. İnsanlar her zaman öyle görünmese de içselleştirilmiş nesnelere ve nesne ilişkilerine uygun birini dikkatle seçerler. Çünkü böyle biriyle çocukluk deneyimleri yeniden canlandırılır ve çocuklukta karşılanmayan ihtiyaçlarını karşılamayı umabilirler.
Aşk ilişkilerinde görevini başarıyla yerine getirme ve sevme becerisi, bir bireyin çocukluk deneyimlerine bağlı olan ayrışmışlık düzeyini yansıtır. Çocuğun ebeveyni ile ilişkisi sıcak ve sevgi dolu ise, o kişi ayrışır ve olgun tatminkar aşk ilişkileri kurabilir hale gelir. Çocuğun ebeveyni ile olan ilişkisi kaygı dolu ve yaralayıcı ise, o kişi ayrışmadan büyür ve ancak çocuksu aşk ilişkileri kurabilir.
Anne, sürekli dengeli, güvenilir ve duyarlı biriyse bebek sevgi içinde kendini güvende hissetmeye başlar ve yetişkinliğe ulaştığında aşk ilişkilerinde kendini rahat ve doymuş hisseder.
Anne, sürekli dengeli ve güvenilir değilse ve bebek terk edilmiş ya da reddedilmişse, bebek sevgiye dair bir kaygı ve kararsızlık örüntüsü geliştirir, ya da yakın ilişkilerinde bütün risklerden uzak durmaya gayret eder.
Annenin ilgisizliği sıklıkla kendi çocukluğunuz da maruz kaldığı duygusal yoksunluktan kaynaklanır. Bebeğin duygusal ihtiyaçları, ona büyük gayretle baskılamayı başardığı kendi çocukluk ihtiyaçlarını anımsatır. Bu anıların içinde yarattığı öfke ve ret çocuğa yansıtılır. Böylece sorun bir nesilden diğerine aktarılarak kuşaklar boyu sürer.
Küçük çocukların ebeveynleriyle ilişkileri, yetişkinliklerin de yaşayacakları yakın ilişkileri önemli ölçüde etkilediğinden, ebeveynle çocuklukta yaşanan bir kopukluğun yetişkinlikteki aşk yaşamı üzerinde ciddi etkileri olması şaşırtıcı değildir.
Bu modeller, bireylerin sevilmeye layık olup olmadıkları ve başkalarının sevgi ve desteğine güvenilip güvenilmeyeceği gibi inançlarını biçimlendirir.
Bu modeller ayrıca bireylerin birbirleriyle etkileşim biçimlerini ve bu etkileşimleri nasıl yorumladıklarını da etkiler.
Göğe gitsen
Yıldız olur
Seni yakalarım
Okyanusa gitsen
Yayın balığı olur
Seni yakalarım
T.F.Mcllwraith
Anne ve babalar ve çocuklukta çocuğun hayatında önemli rol oynayan diğer kişiler, içsel romantik imgenin gelişimini iki şekilde belirler.
Çocuğa gösterdikleri ya da gösteremedikleri sevgi yoluyla.'' Babam hep beni sevdiğini söylemiştir, ama hiç öyle davranmamıştır. Erkek arkadaşım da öyle. Beni sevdiğini söylüyor ama öyle davranmıyor.''
Birbirlerine gösterdikleri ya da göstermedikleri sevgi yoluyla.'' Onunla ilişkimdeki her şey annemle babamın davranışlarını hatırlatıyordu. ''Fazlasıyla sabır gösteriyor, fazlasıyla dinliyordu.''
Bebeğin gelişiminin ilk aşaması olan sembiyotik aşamadaki anneyle bir olma deneyimi ,ileride romantik ilişkiler kurma becerisinin ilk aşamasıdır. Psikolojik doğum 6 ayla 3 yaş arasında gerçekleşir. Çocuk bu aşamalardan başarıyla geçtiği takdirde ''özkimliğinin'' ilk seviyesi oluşur. Ayrışma-bireyselleşme yaşam boyu devam eder. Bu süreci başarıyla tamamlamış kişi istikrarlı aşk ilişkileri kurabilen ''ayrışmış kişilikli' bir bireydir. Kısaca diyebiliriz ki anneyle ilk ilişki sevgi dolu ve sıcaksa ''iyi bir evliliğe doğru ilk, hatta belki de en önemli adım atılmış sayılır.''
Çocukluğunda ret, terk veya zulüm gibi sarsıcı deneyimler nedeniyle aileden ayrışamamışsa, bağımsız bir kimlik yaratmaya yönelik tüm çalışmalar ilişki üzerinde tehdit olarak algılanır. Ayrışmamış eşler, bilinçaltı çocuksu ihtiyaçlarını ve kaygılarını onları tatmin edemeyecek eşler vasıtasıyla tatmin etmeye çalışır. Sonuç: kırgınlıklar, ümitsizlik, düş kırıklığı, kaygı, düşmanlık ve bitmez tükenmez çatışmalardır.
Ayrışmada başarısızlık, aileden kopmama sonucunu da beraberinde getirebilir ve bunun romantik ilişki de etkisi çok ciddidir. ''Karısının bütün itirazına rağmen her gün annesini ziyaret eden ya da günde 4-5 kez annesine telefon eden'' adam buna bir örnektir. Ayrışmamış bir erkek ayrışmamış bir kadını kendisine çeker. Bu kadınlarla çocukluğunda annesiyle yaşadığı çatışma ve gerginliklerin aynılarını barındıran ilişkiler kurar.
Romantik modelimizin olumlu yanları çocuklukta ebeveynimizle olan ilişkimizin olumlu yanlarını yeniden canlandırmamıza yardımcı olurken, olumsuz yanları, bizi olumsuz çocukluk deneyimlerimizi telafi edecek ve isteyip de alamadığımız şeyleri verecek bir eş bulmaya iter.
‘’Onunla kendimi son derece rahat hissediyorum. Annem ve babama hiçbir zaman tam olarak açılamamıştım. Onunla daha açığım.’’
Çocukken sevilmediğini düşündüğü için kendisini sevilmeye değer bulmayan bir kadın, olasılıkla sevgisini göstermeyen bir erkek seçecektir. Böylece kendinde memnun olmadığı şeyler için onu suçlayabilecektir. Çocukluğunda kendisini değersiz hisseden bir erkek olasılıkla eleştirel ve yargılayıcı bir kadını eş seçecek, böylelikle aşağılık duygusu için onu suçlayabilecektir. Bu eşler birbirinden ayrılmayacaktır, çünkü memnuniyetsizliğe dışarıdan bir sebep bulmak, o hislerle doğrudan yüzleşmekten daha kolaydır.
Maalesef olumsuz özelliklerin romantik imgemiz üzerindeki etkisi daha fazladır. Bunun nedeni de bu kişilerin çözülmemiş meselelerimizi çözmemizde en çok yardımcı olabilecek kişiler olmasıdır. Ebeveynimizin olumsuz özelliklerini taşıyan insanlara aşık olmamızın nedeni budur. Yakın bir ilişki, çözülmemiş çocukluk sorunlarıyla başa çıkmak için en iyi fırsatlardan biridir.
Annesi aldatılan bir kız örneğinde, kadının mantığı onu sadakatine güvenebileceği bir erkek bulmaya sevk etse de, o çoğu zaman gidip babası gibi bir Don Juan bulur. Çocukluğunda ki travmayı tekrar yaşamayı istediğinden değil. Ancak babasına benzeyen bir adam ona çocukluğunda sahip olmadığı şeyi, yani bir Don Juan’ın sadakatini verebileceği için ona tutulur. Buradaki çelişki, kadının babasına benzediği için bir Don Juanla evlenmesi, ondan her şeyden çok, kendisine ve yalnız kendisine babasından farklı davranmasını beklemesidir.
Bilinçli olmasa da, romantik ilişkilerimizden biz sorumluyuz.
Kime aşık olacağımızı mantıktan çok bilinçaltımız belirliyorsa, çocukluk deneyimlerimizi yeniden canlandırabileceğimiz yada anne babanın bizde oluşturduğu olumsuz etkilerden kurtulmak için hem annenin hem de babanın en önemli özelliklerini kendinde toplayan bir eş seçiyorsak, farkındalık kazanmamız gerekiyor.